instagram’ın makinesi :)

Facebook tarafından 1 milyar dolara satın alınan uygulama, bu büyük satışın ardından ‘Instagram gerçek bir fotoğraf makinesi olsaydı’ fikrini doğurdu.

http://www.yenimedyaduzeni.com/instagramin-fotograf-makinesi-cikti/


HTML 5 için hazırız :)

 

Microsoft, Bedük ile yaptığı işbirliği ile Türkiye’nin ilk interaktif video klibini müzikseverlerin beğenisine sunuyor. Bedük’ün “Disco Breaker” parçası için Internet Explorer 9’un benzersiz HTML 5 özellikleri kullanılarak oluşturulmuş klip, kişiselleştirilebilme özelliğiyle izleyenleri klibin bir parçası haline getiriyor ve izleyicilere benzersiz bir deneyim yaşatıyor. İlk olarak internet ortamında yayınlanacak ve ardından Aralık ayı içerisinde izleyiciyle buluşacak olan klip, Internet Explorer 9’un fark yaratan özelliklerini en iyi kullanan uygulamalardan biri olarak teknoloji meraklıların da ilgisini çekecek.

Bedük ile bu özel projeyi hayata geçirmekten memnuniyet duyduğunu paylaşan Microsoft Türkiye Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çağan, “Microsoft olarak tüketicilerin hayatını renklendirmeye ve kolaylaştırmaya yönelik geliştirdiğimiz yeni yazılımlarımızla dijital dünyayı daha keyifli bir hale getiriyoruz. Özellikle işbirliğine olan açık yaklaşımımız ve güçlü altyapımız Bedük ile bizleri biraraya getirdi ve dünyada bir ilk olan bu projeye imza atmamızı sağladı. Diğer ürün ve servislerimiz gibi sıradışı deneyimler sunan Internet Explorer 9 ile de tüketicilerin yeni ve önde olmasını sağlamaya devam edeceğiz” dedi.

Microsoft’un sunduğu teknoloji ve yenilikler sayesinde efsane bir klip oluşturduklarını söyleyen Bedük ise “Dansa ritmik bir düellolar silsilesi olarak yeniden anlam katan “Disco Breaker” parçasının ritmine ancak Internet Explorer 9 gibi güçlü bir teknoloji ayak uydurabilirdi. Ritmi dansın ve yaşamın kaynağına dönüştürmede bize yardımcı olan bu teknolojileri sunan Microsoft’a teşekkür ederim” diye konuştu.

Dansları ve farklı tarzıyla müzik sektörünün en yaratıcı isimlerinden biri olan Bedük’e klipte dünya çapında tanınan dansçı Yasmin Ogbu eşlik ediyor. Türkiye’den de birçok genç ve yetenekli dansçıya yer verilen klibin koreografı ise daha önce Wiley, Kate Nash ve Moby gibi isimlerle çalışan Stuart Bishop. Dansa ritmik düellolar silsilesi olarak yeniden anlam katan Disco Breaker, dans ederken kendisine tam anlamıyla ayak uydurabilecek, ritmi dansın ve yaşamın kaynağına dönüştürecek ruh eşini arayan Ela’nın hikayesini anlatıyor.  41? 29! ekibi tarafından hayata geçirilen klipte Bedük’ün Facebook sayfasından seçtiği hayranları da rol aldı.

 

İzlemek için: http://ovgu.visibli.com/share/7gVxCP


İşyerlerinin yeni para birimi: “Artık sadece maaş değil

  

        ·                    Cisco araştırması genç yetenekleri işyerlerine çekmenin yeni kurallarına dikkat çekiyor ·                    Genç çalışanlar, sosyal medyaya erişim imkanı ve istenilen cihazı kullanma özgürlüğü tanıyan açık iş ortamları ve yaşam tarzlarına uyum sağlayarak yenilikçilik konusunda onlara ilham verecek uzaktan çalışma koşullarını istiyor. Bunun için gerekirse daha az maaşla bile çalışmaya hazırlar.

Cisco tarafından yayımlanan uluslararası çalışmaya göre, genç çalışanların ve üniversite öğrencilerinin işyerlerinde sosyal medyayı, mobil cihazları ve interneti daha özgürce kullanma isteği, gelecekteki iş tercihlerini etkileyebilecek kadar güçlü; hatta kimi zaman maaştan bile daha önemli.

2011 Cisco Connected World Technology Report araştırmasının ikinci bölümünde dikkat çeken bu ve diğer bulgular, yeni nesil işgücünün istediği cihazla ve daha esnek koşullarda uzaktan çalışma talebinin ne kadar ciddi bir boyutta olduğunu gösteriyor. Bu talep, internet, işgücü, kültür ve şirketlerin rekabetçi avantajları arasındaki ilişkinin önemini ortaya koyuyor ve genç çalışanları işyerlerine çekmek ve elde tutmak için kullanılan geleneksel yöntemlerim “milenyum” jenerasyonun işgücüne katılmasıyla birlikte önemini kaybettiğini ilginç bir şekilde gösteriyor.

14 ülkede 2 bin 800’den fazla üniversite öğrencisi ve genç çalışanın katılımıyla gerçekleştirilen ikinci yıllık Cisco Connected World Technology Report araştırması, şirketlerin, artan ağ talepleri, mobilite yetileri ve güvenlik riskleri ortamında çalışanların ve işletmenin gereksinimlerini dengeleme mücadelesinde karşılaştıkları zorlukları değerlendirmek amacıyla yaptırıldı.

İş seçimi ve maaş üzerindeki etkiler                                        

·         30 yaş altı genç çalışanlar ve üniversite öğrencileriyle gerçekleştirilen araştırma, her üç katılımcıdan birinin (% 33) bir iş teklifini değerlendirirken sosyal medya özgürlüğü, cihaz esnekliği ve mobil çalışma koşullarını maaştan daha önemli bulduğunu ortaya koydu, ki bu da yeni nesil işgücünün beklenti ve önceliklerinin sadece paraya bağlı olmadığını gösteriyor.

·         Mobil ağ yönetimi, cihaz esnekliği ve özel yaşamla iş yaşamlarının harmanlanması, iş ortamı ve kültürünün önemli bileşenleri. Bu unsurlar, hangi şirketlerin iş dünyasının yeni yetenek dalgasını karşılayacağını belirleme konusunda giderek önem kazanıyor.

·         Üniversite öğrencileri (% 40) ve genç çalışanlardan (% 45) beş kişide ikiden fazlası, cihaz seçimi, sosyal medya erişimi ve mobilite koşullarında daha fazla esneklik sağlayan ama daha az maaşlı bir işi, daha az esneklik sunan daha yüksek maaşlı bir işe tercih edeceğini belirtti.

Sosyal medya ve mobil cihaz prensiplerinin iş seçimi üzerindeki etkisi

·         Dünya çapında üniversite öğrencilerinin yarısından fazlası (% 56) karşılarına sosyal medya erişimini yasaklayan bir şirket çıkması durumunda ya iş teklifini kabul etmeyeceğini ya da kabul edeceğini ama şirket prensiplerini kırmanın bir yolunu bulacağını söyledi.

·         Üç üniversite öğrencisinden yaklaşık ikisi (% 64) iş görüşmeleri sırasında sosyal medya kullanım prensiplerini sormayı planladığını söylerken, genel katılımcılarda dört kişiden biri (% 24) bu prensibin bir iş teklifini kabul edip etmeme kararında önemli bir faktör olacağını belirtti.

·         Gerçekte, beş çalışandan ikiden fazlası (% 41) şirketlerinin onları çekmek ve işe almak için esnek bir cihaz ve sosyal medya politikası kullandığını söyledi.

·         Dünya çapında çalışanların yaklaşık üçte biri (% 31) sosyal medya ve cihazlar konusundaki rahatlık düzeylerinin işe alınmalarında dikkate alınan bir unsur olduğuna inanıyor; bu da şirketlerin, milenyum jenerasyonunun teknolojiyi şirketlerin verimliliğini ve rekabet avantajını artırmaya yardımcı olacak şekilde kullanarak değer kattığının farkına vardığını gösteriyor.

Uzaktan erişim ve esnek çalışma saatlerinin iş seçimi üzerindeki etkisi

·         Kurumsal ağlara ve uygulamalara uzaktan erişimi yasaklanan çalışanlara göre bunun başlıca nedeni kurumsal prensiplerin (% 48) yanı sıra kurumsal kültür ve daha yaygın bir iletişim kültürü oluşturulmasına direnç gösterilmesi.

·         Diğer yandan, çalışanlar da işyerinde daha fazla esneklik bekliyor. Dünya çapında dört çalışandan en az biri (% 29) uzaktan erişim imkanı olmamasının iş konusundaki kararlarını etkilediğini ve bunun işten daha erken ayrılmak, işyerinde tembellik yapmak ya da doğrudan iş teklifini geri çevirmek gibi sonuçlara yol açtığını söylüyor.

Mobil cihazların önemi

·         Cihazların ve taşıdıkları bilgilerin önemi, paranın önemiyle rekabet ediyor. Üniversite öğrencilerinin ve genç çalışanların yarısı (% 49) akıllı telefonunu veya mobil cihazını kaybetmektense cüzdanını ya da çantasını kaybetmeyi tercih edeceğini söylüyor.

·         Tek cihazlı günler sona erdi. Her dört çalışanda üç kişiden fazlasının (% 77) bir dizüstü bilgisayar ve bir akıllı telefon ya da birkaç telefon ve bilgisayar gibi birden çok cihazı var. Dünya çapında üç çalışandan biri (% 33) iş için en az üç cihaz kullanıyor.

·         Yukarıdaki verilerle açıklandığı üzere, dünya çapında üniversite öğrencilerinin büyük bölümü -her 10 kişiden yedisi (% 71)- günlük yaşam tarzlarında iş ve kişisel iletişimlerini harmanladıkları için şirketler tarafından sağlanan cihazların hem kişisel hem de iş amaçlı kullanılmasına izin verilmesi gerektiğine inanıyor.

·         Beş üniversite öğrencisinden dördü (% 81) işyerinde kullanacağı cihazı -bütçe fonunu kullanarak istedikleri iş cihazını kendileri satın almak ya da şirket tarafından sağlanan cihazlara ek olarak kendi kişisel cihazlarını getirmek suretiyle- kendi seçmek istiyor.

·         10 çalışandan yaklaşık yedisi (% 68), şirketlerinin, iş için kullanılan cihazlar üzerinden sosyal medyaya ve kişisel sitelere erişime izin vermesi gerektiğine inanıyor.

·         Dünya çapında beş üniversite öğrencisinin üçünden fazlası (% 42), sosyal medya ve kişisel web sitelerine bağlanma gereksinimleri konusunda şirketlerin daha esnek ve anlayışlı olmaları gerektiğine inanıyor.

İş ortamında esneklik ve uzaktan ağ erişimine yönelik tutumlar

·         Dünya çapında beş öğrenciden üçü (% 60), çalışmaya başladığında esnek bir iş programıyla uzaktan çalışma hakkına sahip olacağını düşünüyor ve bunu bir ayrıcalık olarak görmüyor.

·         Şu anda, çalışanların yarısından fazlası (% 57) kurumsal ağlarına bazı uzak lokasyonlardan bağlanabiliyor, ancak dört kişiden sadece biri (% 28) bunu herhangi bir zamanda herhangi bir lokasyondan gerçekleştirebiliyor. Beş kişiden ikisi (% 43) herhangi bir zamanda herhangi bir lokasyondan şirket ağına bağlanabilmeyi işleri açısından kritik bir işlev olarak görüyor.

·         10 üniversite öğrencisinden yedisi (% 70), önemli bir toplantı durumu dışında, düzenli olarak işyerinde bulunmayı gereksiz bulurken, dört kişiden biri, evden veya uzaktan çalışmaya izin verildiği takdirde verimliliğinin artacağını hissediyor. Bu konudaki küresel rakamlar, çalışanlar için de benzer bir oranı yansıtıyor; çalışanların % 69’u düzenli olarak ofiste bulunmayı gereksiz buluyor. Buna karşılık, 2010 raporu, beş çalışandan (her yaştan) üçünün (% 60) ofise mahkum olmanın gereksiz olduğunu düşündüğünü gösteriyordu. 2011 raporunda yer alan bulgu, yeni nesil işgücünün iş ortamında esneklik, mobilite ve geleneksel olmayan çalışma tarzlarına yönelik beklentisinin giderek arttığına işaret ediyor.

·         Üniversite öğrencilerinin ve çalışanların yarıdan fazlası evlerindeki bilgisayarları (% 63) ve kişisel mobil cihazlarını (% 51) kullanarak kurumsal ağlar üzerinden kurumsal bilgilere erişmek istiyor.

·         Gelecekte, dünyanın yeni nesli işgücü, navigasyon ekranları, uçak koltuklarının arkasındaki ekranlar ve televizyonlar gibi şirkete ait olmayan çeşitli cihazlar üzerinden kurumsal ağlarına ve uygulamalarına erişmeyi bekliyor.


James Joyce – Ulysses

BARAKA YAZILARI: OCAK 2009.

OCAK 2009

JAMES JOYCE ve ULYSSES

Edebiyat Grubu olarak “James Joyce’un Ulysses’ini okuyalım” kararı aldığımızda; aslında bu, başta önerenler olmak üzere çoğumuz için, edebiyat dünyasının “okunamaz” dediği kitabı okumayı başarma çabasıydı. Aradan geçen 4 ay sonunda bu kitabın okunabileceğini ancak okunduktan sonra sunulmasının pek kolay olmadığını anladık. Tabii ki, sunuma bu büyülü kitabın çevirmeni Nevzat Erkmen’i de davet ederek kendimizi iyice köşeye sıkıştırdık.

1882’de Dublin’de doğan Joyce, babasının masallarında kullandığı sözcükleri, uydurma kahramanları daha sonra kitaplarında kullanmak üzere hafızasına yerleştirmişti. Yaşamının değişik dönemlerindeki kişileri veya unutulmaz anıları, romanlarına taşıyan ya da romanlarından hayatına uyarlayan bir tarza sahipti. Huzurlu ve kalabalık bir ailenin en büyük çocuğuydu. Babasının sürekli değiştirdiği işler, çocukluk döneminde ülkedeki politik çekişmeler, devam ettiği dini okul, erken yaşlarda içinde bulunduğu Dublin’in hareketli gece hayatı, yirmili yaşlarda tanıştığı ve sonrasında hayatında gerek dostluk gerekse kazıklanma anlamında derin izler bırakan dostluklar; yavaş yavaş romanlarının kahramanlarını ve içindeki olayların bakış açısını oluşturdu.

Hayatının dönüm noktası ise 16 Haziran 1904’tür. Yıllar sonra bu günü, yani ileride evleneceği Nora Barnacle ile tanışıp ısrarla buluşmaya ikna ettiği gün, romanlaştırarak Nora’ya hayatının en büyük hediyesini vermiştir. Bir kitap yazmıştır Nora için. ULYSSES. Sadece 16 Haziran 1904 gününün anlatıldığı bir kitap. İçinde Nora’ya hissettiklerinin, onunla olan ilişkisinin geçmediği ama yüzyıllarca ve belki de binlerce yıl, okuyan herkesin Nora Barnacle ismini bileceği bir aşkın ürünü roman. Joyce’a dünya edebiyatının ayakları yere basan en kanlı canlı kişiyi hangi yazarın yarattığı sorulduğundaki cevabı; Homeros’tur. Bu da aslında Joyce’un Odysseia hayranlığıdır. Latinceye Ulysses olarak aktarılan Odysseus’un serüvenlerini anlatan destanıdır. Ulysses’te Kral Menelaos, karısı Helena, Troya prensi Paris, İthaka, Poseidon, büyücü Kirke, Penelope, Telemakhos yer alan ögelerdir. Joyce, Ulysses için bölgeyi Dublin olarak seçip, destan kahramanı olarak da Odysseus’un modern, gerçekçi ve komik bir uyarlaması olan bir satıcı ve Yahudi bir yabancı olan Leopold Bloom’ı seçmiştir. Romanın önemli kahramanların biri olan Stephen Dedalus, babası Odysseus’u arayan Telemakhos’un uzantısıdır. Dedalus soyadı İrlandalı değildir. Mitolojide labirentin yaratıcısıdır. Kendi labirentlerinden birinde tutsak kalmış ve yine kendi yaptığı kanatlarla uçarak kaçan Dedalus. Dedalus’un oğlu ise İkarus’tur. Babasının sözünü dinlememiş, balmumundan yapılan kanatlarla güneşe çok yaklaşmış ve eriyince de denize düşerek ölmüştür. Yunan mitolojisinin etkisi Joyce’un yapıtlarında görülmektedir. Stephen’in gizli yasak bilgileri araması mitolojideki Prometheus’u çağrıştırır. Tanrılardan ateşi çaldığı için kayaya zincirlenen ve ciğerini akbabaların yediği Prometheus.

Joyce 1914 Mart’ında Ulysses’i yazmaya başladı.1917’de gözleri bozuldu. Son yirmi yılında 11 göz ameliyatı geçirdi. 1920’lerde Finnegans Wake’ı yazarken neredeyse hiç görmeden yazıyordu. Bu nedenle de Ulysses’in yazımında Joyce’un birçok yazım hatası yaptığı söylenir. Ancak Ulysses’in yoruma çok açık çevirilerinde sürekli olarak değişen bir ifade söz konusudur. Bu nedenle de farklı dillerde birçok kez yenilenen baskıları olmuştur. Joyce, 16 Haziran 1904 gününün erken saatlerinde evinden çıkan Leopold Bloom’un Dublin’in ara sokaklarında ve ana caddelerinde yürürken karşılaştığı kişileri, onların düşünce ve anılarını, İrlanda’nın değişik çevrelerini, kenar mahalle bıçkınlarını, genelev sakinlerini, Dublin’in hatırı sayılırlarını, kilise müdavimlerini büyük bir ustalıkla Ulysses’te toplamıştır. Bütün bu çevrelerin farklı aksanlardaki İngilizcelerini konuşulduğu gibi aktarmıştır romanına. İngilizcesinin bile çok zor anlaşıldığı bu romanın bir başka sorunu ise elli sene sonra kendini göstermiştir. Kitap başka dillere nasıl çevrilecektir?

Ulysses’in Türkçeye gelmesine önayak olan Enis Batur’a kulak verelim;
“Ulysses’i çevirmeye kalkışmak başlıbaşına bir çılgınlık; yayımlamaya, daha doğrusu çevirtmeye kalkışmak da öyle; ya, çevrilmiş, yayına hazır edilmiş “Ulysses” için bir önsöz yazmaya kalkışmak?”

Üç yıl süren Ulysses’in Türkçeleştirilmesini Nevzat Erkmen üstlendiğinde aslında 40 sene önce okumaya başladığı ve bu çeviri süreciyle sonlanan bir kitap vardı önünde. Her cümle için ayrı ayrı araştırma yapan, rahibin elindeki bir kasenin hangi sözcükle söylenebileceğini bulmak için kilisede rahiple görüşen, Joyce’un bazı bölümlerde kullandığı İrlanda argo İngilizcesini çevirmek için Türkçemize yeni sözcükler kazandıran, kitabın orijinaline tamamıyla sadık kalan ve okuyanın kendisini Joyce’un tam da istediği yerde hissedeceği bir bulmaca ustası veya kendi deyişiyle etiketlerini yırtıp atmış sadece Nev olarak kalmış Nevzat Erkmen.
“Ulysses bir yolculuk. Homeros’un Odysseia’sı da. Hepimizin yaşam serüvenini simgeleyen bir Tinsel – Tensel Yolculuk’tur bu. Ulysses’i çevirmek de bir yolculuktur – hiç bitmeyecek. O tanımsız labirentte acımasız devlerle kapıştım, fettan denizkızlarıyla oynaştım, Dublin insanlarıyla ne oyunlar oynadım, sokaklarıyla yoldaş oldum, Joyce’un ulusesini dinledim de dinledim, bir Mr. Bloom olup çıktım.”
“Ulyssesce”yi “Türkçe”ye çeviren Nevzat Erkmen bittiğini düşündüğü ama aslında hiç bitmeyecek serüvenini böyle tanımlıyor.

Eğer yolunuz 16 Haziran tarihinde Dublin’e düşerse, “Bloomsday” kutlamalarına katılın; “Joyce ve Ulysses”severler dünyanın değişik yerlerinden gelip toplanırlar o gün, kendinizi yüzyıldır tanıdığınız ama ilk kez o gün karşılaştığınız bir topluluk içinde bulursunuz.

Ulysses’i okumak insanın edebiyat dünyasında, hayli değişik bir pencerenin aralanmasına yol açıyor. Bakalım bu pencerenin içinde dolaştıkça nerelerde Dedalus’la karşılaşacağım veya Dedalus’un yolunda kaybolunca kimler çıkacak yoluma? Gözlerimi kapatıyorum ve Mr.Bloom ile Dublin’de striptiz yapan bir votkanın keyfi içinde yollarda yürürken, yanımızdan geçen at arabasının üstünde muzip gülümsemesiyle Neverk ile gözgöze geldiğimi, onu da Rüzgarlıtepe’de ebedi bir buluşmaya çağırdığımı görüyorum.
Teşekkürler James Joyce, teşekkürler Nevzat Erkmen.

Cem Sarvan, MINE’89


Bilişim Sektörü Ahlak İlkeleri

Bilişim Sektörü Ahlak İlkeleri

Firmamız mesleki faaliyetini sürdürür ve ticaret yaparken; aşağıdaki ilkelere uyacağını ve ilkelerin uygulanmasında Tübider’ in bilişim sektörü adına gözlemci ve yönlendirici olarak yapacağı tavsiye ve uyarıları dikkate alacağımızı kamuya açık biçimde taahhüt eder.

  1. Adil, dürüst ve güvenilir olacak, tüm insanlara karşı hiçbir ayırım gözetmeksizin eşit davranacaktır.
  2. Çalışma ve ilişkilerinde ahlaki değerler doğrultusunda hareket edecektir.
  3. Mesleği ile ilgili yasa, kural ve standartları öğrenerek, onlara uyacaktır. Mesleki bilgi, beceri ve yeteneklerini kullanırken kişisel ve kurumsal çıkarlara zarar vermeyecektir.
  4. Bilişim ve bilişim teknolojisi uygulamaları hakkında toplumun aydınlanmasına ve toplumda gerekli bilincin oluşmasına katkıda bulacaktır
  5. Bağlı olduğu yükümlülüklere ve sözleşmelere uyacaktır.
  6. Başkalarına ait özel bilgilerin gizliliğine ve korunmasına özen gösterecek; İnsanların özel yaşamına, saygınlığına ve sahiplik haklarına saygı gösterecektir.
  7. Ürün ve hizmetleri konusunda müşterilerini tam ve doğru olarak bilgilendirecek, ürün ve hizmet sunumunda yasaların ve ticaretin gerektirdiği belge ve bilgilerin eksiksiz olarak karşı tarafa verilmesini sağlayacaktır.
  8. Faaliyetleri ile ilgili olarak ilgili tarafları çıkarları konusunda bilgilendirecek.
  9. Kirli ve dürüst olmayan işleri yaptığından kuşku duyduğu kişi ve kurumlarla çalışmayacaktır.
  10. İş ortaklarının ve ticari ilişki içinde olduğu kurum ve kişilerin hak ve çıkarlarını korumak konusunda titiz davranacak, onların kazançlarını yok edici bir ticari faaliyet içinde olmayacaktır.
  11. Nihai tüketicilere bayi kar marjını yok sayan fiyat bilgilendirmesinde bulunmayacaktır.

  12. Ürün ve hizmetin makul bir kar marjını koruyacak biçimde satılmasına özen gösterecek, diğer satıcı ve meslektaşları karşısında fiyat kırma yoluyla haksız kazanç elde etmeye çalışmayacaktır

  13. Üreticilerin, patent, telif ve mülkiyet haklarına saygılı davranacak; sahte ürün satışı yapmayacak; yazılımların lisansız ve korsan ticaretine karşı çıkacaktır.

  14. Haksız rekabet sayılan ticari faaliyet içinde olmayacak, ürün ve hizmet sunumunda tekel yaratıcı davranışlardan kaçınacak, ticari avantaj ve üstünlüklerini meslektaşlarının ve müşterilerinin aleyhine kullanmayacaktır.
  15. Tüketicilerin yasalar ve uygulamalardan gelen haklarına saygılı davranacak, garanti ve satış sonrası hizmet konularında müşteri mağduriyeti oluşturmayacaktır.
  16. Çalışma yaşamının ahlak kurallarına uyacak, çalışanlarının yasalardan ve uygulamalardan gelen hak ve çıkarlarını koruyacaktır.
  17. Çalışanlarının mesleki gelişimine katkıda bulunacak, onları bu konuda özendirecek; çalışanın sektörel, toplumsal ve kişisel sorumluluklarını yerine getirirken temel ahlak kurallarına uygun davranmalarını sağlayacaktır.

 


HERŞEYİN OLABİLİR VE SEN HERŞEY OLABİLİRSİN…

HERŞEYİN OLABİLİR VE SEN HERŞEY OLABİLİRSİN…

Her şeyin olabilir..
Evlerin, arabaların.. Bilgisayar vs… her türlü teknolojik imkanın, renk renk elbiselerin, pahalı parfüm ya da kremlerin ve pahalı alışkanlıkların…

Ve sen !..
Her şey olabilirsin…

Güzel ya da çirkin..
Uzun ya da kısa olabilirsin..
Boylu poslu.. Gösterişli ya da gösterişsiz…
Tombul yada zayıf….
Genç ya da yaşlı…

Kadın ya da erkek olabilirsin…
Anne, baba olabilirsin.
Kardeş, ağabey, dost, arkadaş…

Huzurlu ve huzursuz…
Güleryüzlü ya da somurtuk..
Sakin ya da hareketli…
Sabırlı, dayanıklı, heyecanlı, atak ve coşkulu olabilirsin.

Hatta her an içinde bulunduğun duruma göre bir şey de olabilirsin.

Sonra iş sahibi olabilirsin ya da işsiz…
Üniversite yada lise yada ilköğretim mezunu olabilirsin.

Bir meslek sahibi olabilirsin.
Öğretmen, memur, işçi, doktor, mimar ya da avukat…
Hatta mesleğinde üst seviyelere çıkabilir ve unvanların olabilir…
Bütün bu özelliklerin çevrende pek bir takdir görebilir, övgüler alabilirsin…

Tüm bunlar iyidir hoştur, güzeldir …

Büyüklerin dediği gibi adam bile olabilirsin.

Ama asıl mesele insan olmaktır…
İnsan olmak başka bir şeydir…

Onun ne okunacak bir kitabı ne de ezberlenecek bir formülü vardır. İnsan olmak yukarıda saydıklarım ile saymadıklarımın tamamını kapsar…

Eğer;

İnsanları toplumsal alt kimliklerine göre ayırmadan, cinsiyetlerine göre kayırmadan, zengin, fakir yada meslek ya da unvanlarına göre değil önce insan olduğu için sevip sayıyorsan…

Ve çevrendekilere sahip olduklarına göre değil, (seninle paylaşmamış olsa bile çevresindekilerle…) paylaştıklarına göre önem, değer ve anlam verebiliyorsan.

Verdiğin sözü tutuyor ve özün ile sözün birbirini tamamlıyorsa, iyiniyetli, samimi, merhametli, dürüst ve alçak gönüllü isen insan olmaya başladın demektir.

Pek havalı sıfatların olabilir ama en havalısı insan olmaktır. Kadın ya da erkek olmaktan, toplumsal sıfatlarından çok daha anlamlıdır. Ve tüm bunların yanına bir de erdem kattın mı insan oldun demektir.

Ve insan olduğunda sen artık insanların yüzlerine değil ruhlarına bakmaya başlarsın…


Einstein ve 10 maddesi :)

1. Merakınızın peşinden gidin
Einstein: “Benim özel bir yeteneğim yok. Yalnızca tutkulu bir meraklıyım.”

2. Azim paha biçilmezdir
Einstein: “Çok zeki olduğumdan değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğimden başarıyorum.”

3. Bugüne odaklanın
Einstein: ” Güzel bir kızı öperken düzgün araba kullanan birisi, öpücüğe hak ettiği dikkati vermiyor demektir.”

4. Hayal gücü güç verir
Einstein: “Zekanın gerçek göstergesi hayal gücüdür, bilgi değil”

5. Hata yapın
Einstein: “Hiç hata yapmamış bir insan yeni bir şey denememiş demektir.”

6. An’ı yaşayın
Einstein: “Ben geleceği hiç düşünmem, ne de olsa gelecektir.”

7. Değer yaratın
Einstein: ” Başarılı olmaya değil, değerli olmaya çalışın.”

8. Farklı sonuçlar beklemeyin
Einstein: “Delilik: Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.”

9. Bilgi deneyimden gelir
Einstein: ” Bilgi malumat değildir. Bilmenin tek yolu deneyimlemektir.”

10. Kuralları öğrenin, daha iyi oynayın
Einstein: ” Oyunun kurallarını öğrenmek zorundasınız. Böylece herkesten iyi oynayabilirsiniz.”


Microsoft Türkiye Bilgi Notu

Hotmail Gelen Kutusu’nda Karışıklığa Son Veriyor

SmartScreen teknolojisi sayesinde kullanıcıların gelen kutusundaki gereksiz ve istenmeyen e-posta oranını %3’ün altına indiren Hotmail, şimdi de düzenli olarak alınan e-postaları yönetme ve gelen kutusunda dağınıklığı engelleme amaçlı 5 yeni özellik tanıttı. Özellikler önümüzdeki haftalar içinde devreye alınacak.

Kullanıcıların “gereksiz” olarak işaretledikleri e-postaların u’ini aslında bültenlerin ve teklif ya da uyarı e-postalarının oluşturduğunu tespit eden Microsoft, bu e-postaları yönetmek için özel olarak geliştirilmiş olan 5 yeni Hotmail özelliğini tanıttı. Yeni özellikler önümüzdeki haftalar içinde devreye alınacak ve kullanıcıların Hotmail hesaplarında görünmeye başlayacak.

Günümüzde ortalama bir gelen kutusunun yarısından fazlasını e-bültenler ve fırsat e-postaları, yaklaşık ’sini sosyal ağ güncellemeleri, ’ünü kişiden kişiye yazışmalar ve geri kalanını da üye olunan listelerden gelen e-postalar, alışveriş faturaları ve gereksiz e-postalar oluşturuyor. Hotmail’in tanıttığı yeni özellikler ise tam anlamıyla “gereksiz” veya spam olarak nitelendirilemeyecek, ancak gelen kutusunu kalabalıklaştırması nedeniyle önemli e-postaların gözden kaçmasına sebep olabilecek e-postaları yönetmeye odaklanıyor:

1) “Bültenler” kategorisi

Hotmail’de halihazırda mevcut olan sosyal ağ güncellemeleri, Office belgesi içeren e-postalar, fotoğraf içeren e-postalar gibi otomatik kategorilere e-bültenler için özel bir kategori daha ekleniyor. SmartScreen teknolojisi ile desteklenen altyapı ilk etapta • başarı oranı ile e-bültenleri tespit edebiliyor ve kullanıldıkça öğrenerek başarı oranını yükseltiyor.

2) Tek tıkla Abonelik Kaldırma

Hotmail’in bu özelliği, bir bülten listesinden çıkmak isteyip de nasıl yapılacağını bulamayanlar için ideal. Herhangi bir bülteni seçerek Aboneliği Kaldır seçeneği tıklandığında Hotmail siteye artık bu kullanıcıya bülten göndermemesi gerektiğini bildiriyor, Süpür özelliği ile o gönderenden gelmiş olan tüm e-postaları kullanıcının gelen kutusundan temizliyor, ve gönderen listesinden çıkma işlemi tamamlanana kadar gelen tüm e-postaları Gereksiz klasörüne atıyor.

3) Temizlemeyi Programlama

Bu özellik ise, kullanıcının almaya devam etmek istediği, ancak belirli bir süreden sonra geçerliliğini veya önemini yitiren e-postaları yönetmeye yönelik. Temizlemeyi Programlama özelliği ile Hotmail kullanıcıları, herhangi bir gönderenin:
• Sadece en son e-postasını saklayabiliyor,
• E-postalarını belli bir zaman zarfından sonra silebiliyor (3 gün, 10 gün, 30 gün veya 60 gün),
• E-postalarını belli bir zaman zarfından sonra seçilen herhangi bir klasöre taşıyabiliyorlar.

Sadece Hotmail’de olan Temizlemeyi Programlama özelliği sayesinde kullanıcılar örneğin fırsat sitelerinden gelen e-postalar arasından sadece en sonuncusunu tutup diğerlerini otomatik olarak silmeyi, bankadan gelen kredi kartı ekstrelerini 30 gün sonra otomatik olarak bir klasöre taşıyıp saklamayı, veya 10 gün boyunca okunmamış bültenleri silerek gelen kutusundaki dağınıklığı engellemeyi seçebilirler.

4) Önemli e-postalar için Bayraklar

Gelen kutusunun kargaşası içinde önemli bir e-postayı gözden kaçırmak veya okuduktan sonra unutmak e-posta kullanıcılarının ortak derdi. Hotmail’in kullanıcılarına sunduğu Bayraklar özelliği ile artık unutmamak için ilgili e-postayı okunmamış olarak işaretlemek veya kendi kendine yeniden göndererek gelen kutusunun tepesinde durmasını sağlamaya çalışmaya gerek kalmıyor. Çok yakında sunulmaya başlayacak özellik sayesinde Bayrak eklenen e-postalar gelen kutusunun en tepesine sabitleniyor ve yeni e-posta gelse de işaretlenen e-posta her zaman en tepede kalıyor. Üstelik belli gönderenlerden gelen e-postaları otomatik olarak bayraklamak için kurallar oluşturarak en önemli e-postaların asla gözden kaçmaması sağlanabiliyor. Ayrıca bayraklı e-postaların tıpkı bültenler veya sosyal ağ güncellemeleri gibi başlı başına bir kategori olmaları sayesinde bayraklı e-postalarda da Temizlemeyi Programlama veya Süpür özelliğini kullanılabiliyor.

5) Farklı tipte e-postalar için özel Kategoriler

Hotmail’in önümüzdeki haftalar içinde devreye alacağı bir diğer özellik de, otomatik olarak beliren kategoriler dışında kendi kullanımlarına özel kategoriler yaratmak isteyen kullanıcıların ihtiyacını karşılamaya yönelik Kişiselleştirilmiş Kategoriler. Süpür ve Temizlemeyi Programlama desteği ile son derece kolay bir şekilde oluşturulup kullanılabilecek olan kişisel kategoriler sayesinde e-posta aramaya veya karmaşık kurallar oluşturmaya gerek kalmadan anında yeni bir kategori yaratıp ilgili tüm e-postaları bu yeni kategoriye dahil etmek mümkün olacak. Üstelik kategorilerin Hızlı Görünümler başlığı altında klasörlerle birlikte yer alması sayesinde istenilen e-postayı bulmak çok daha kolay olacak.

Hotmail’in yeni özellikleri, e-postalarını arşivlemeyi sevenler ve klasörlerini aktif olarak kullananlar için de ideal, çünkü Kategoriler, Süpür ve Temizlemeyi Programlama klasörlerle çalışmayı daha da kolay hale getiriyor. Örneğin herhangi bir e-postayı seçtikten sonra Süpür veya Temizlemeyi Programla’yı tıklayarak o gönderenden bugüne kadar gelmiş olan ve ileride gelecek olan tüm e-postaları belli bir klasöre taşımak mümkün. Üstelik yeni klasör yönetimi araçlarıyla direkt menü üzerinden yeni klasör yaratmak, klasörleri çekip bırakarak başka klasörlerin içine taşımak, ve sadece sağ tık ile klasörler yeniden adlandırmak, okunmuş olarak işaretlemek veya tamamen silmek mümkün.

Hotmail’in yeni özelliklerini önümüzdeki haftalar içinde devreye alınacak ve kullanıcıların hesaplarında belirmeye başlayacak.


Einstein

1890-1894 yılları arasında Almanya’nın Münih kentindeki lisede okuyan Einstein genel olarak durgun ve çekingen tavırlarıyla dikkat çekiyordu.

Hatta bu halini oldukça olumsuz gören bir hocası, “öteki öğrencilere kötü örnek oluyorsun” diyerek okulu terketmesini istemişti.

Maddi alanda babası zorluk çekmeye başlayınca ailesi Kuzey İtalya’ya göç ettiler.

Bu devrede herşeyi tamamen boşveren Einstein bir yıl boyunca etrafta boş boş dolaşıp, müzeleri gezmekten başka bir şey yapmadı.

Ama amaçsız değildi ve kendince planları vardı.

Bern’deki İsviçre Federal Politeknik Enstitüsüne girmeye karar verdi.

Tabi Botanik, Zooloji ve Yabancı Dil derslerindeki eksiklikleri onu bu enstitünün sınavında başarısız etti.

O bir Fizik’çi olmak istiyordu.

Ama bu istek başka insanları şaşkınlığa uğratıyor ve bu dalı başarısız gördükleri Eintein’e yakıştıramıyorlardı.

Zürih’teki Politeknik okulunun fizik profesörü Jean Parnet ona, açık açık şunları söylemişti: ” Neden Fizik gibi güç bir şey seçiyorsunuz? Tıp, Hukuk; Filoloji’ye heves etseniz sizin için daha iyi olur” demişti.

Yani Einsten’i Fizik için kapasitesiz ve yetersiz görüyordu.

17 yaşındayken Einsten’in kendi içindeki en büyük adımı attı.

O zamana kadar hep ilgisiz kaldığı Matematik artık ilgi alanına girmeye başlamış ve Matematik konularına merakla yönelme devresine girmişti.

Zürih Politeknik okulunda yüksek öğrenim gördüğü yıllarda okuldaki tavırları ile hocalarının öfkesini üzerine çekiyordu.

Akıntıya ters yönde gitmede direten Einstein, yeni fiziğin temellerini atan Maxwell Kirchoff, Boltzmann ve Hertz’in eserlerini okuyordu.

Matematik hocası Prof. Hermann Minkowsky, ona “Tembel Köpek” adını takmıştı.

İşin garip tarafı bu hocası daha sonra Einstein’in Yeni Fiziği üzerinde değerli çalışmalar yapan adam olacaktı.

Einstein arkadaşı Marcel Grossman’ın tutmuş olduğu temiz ve düzenli notlar sayesinde iki önemli sınavı güç bela vererek, Matematik öğretmenliği diploması ile okulunu bitirmişti.

Ama gel gör ki Profesörler arasındaki kötü namı nedeniyle onu üniversite öğretim kadrosuna almayacaklardı.

Einstein’in gençlik yıllarının genel görünümü bu şekilde.

En büyük özelliği tembellik ve bu özelllik onun dehasının farkedilmesini erteleyen bir faktör olarak hayatının bir parçası haline gelmiş.

Ha bu arada bu özelliğini yıktıktan sonra o muhteşem teorilere ulaşmak için günde 12 saat çalıştığınıda bir dipnot olarak girelim.


RIM – Blackberry açıklama!

“Avrupa, Ortadoğu, Afrika, Hindistan, Brezilya, Şili ve Arjantin’deki BlackBerry kullanıcılarının mesajlaşma ve internet tarayıcısında yaşadıkları gecikmeler, RIM altyapısındaki temel devre anahtarlarından birinde oluşan arıza nedeniyle meydana gelmektedir. Sistem, ağdaki akışta bir sorun olduğunda akış yükünü yedek anahtara aktararak yükü kaldıracak yetkinlikte tasarlanmış olmasına ve daha önce test edildiğinde bu işlevi yerine getirebilmiş olmasına rağmen, bu şekilde gerçekleşmemiştir. Sonuç olarak, oluşan yüksek miktardaki veri birikmesini temizleyerek servislerimizi bir an önce normal işleyişine döndürmek üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu durumdan kaynaklı sorun yaşayan kullanıcılarımızdan özür dileriz. Konuyla ilgili bilgilendirmeye devam edeceğiz.”